NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
زُهَيْرُ
بْنُ حَرْبٍ
أَبُو خَيْثَمَةَ
حَدَّثَنَا وَهْبُ
بْنُ جَرِيرٍ
حَدَّثَنَا
أَبِي قَالَ
سَمِعْتُ
يُونُسَ عَنْ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ
عُبَيْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَبْدِ
اللَّهِ عَنْ
ابْنِ
عَبَّاسٍ
عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ خَيْرُ
الصَّحَابَةِ
أَرْبَعَةٌ
وَخَيْرُ
السَّرَايَا
أَرْبَعُ
مِائَةٍ
وَخَيْرُ
الْجُيُوشِ
أَرْبَعَةُ آلَافٍ
وَلَنْ
يُغْلَبَ
اثْنَا
عَشَرَ أَلْفًا
مِنْ قِلَّةٍ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
وَالصَّحِيحُ
أَنَّهُ مُرْسَلٌ
İbn Abbas (r.a.) dan;
demiştir ki: "Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"(Yolculukta)
Arkadaşlarının (sayı bakımından) en hayırlısı dört (kişilik), serîyyelerin en
hayırlısı (en az) dört yüz (kişilik), orduların en hayırlısı da (en az) dört
bin (kişilik) olanıdır ve oniki bin (kişilik bir kuvvet) azınlıktan dolayı
yenilmez.”
Ebû Dâvud dedi ki:
"doğrusu bu hadis mürsel'dir."
İzah:
Tirmizi, siyer; ibn
Mâce, cihad; Darimi, siyer; Ahmed b. Hanbel, I, 294, 299.
Sahabe: Arkadaş
anlamına gelen "sahib" kelimesinin çoğuludur. «Fâiıün» vezninde olup
da çoğulu "feâle" vezninde gelen sadece bu kelime vardır.
Seriyye: Dörtten veya
yüzden dörtyüze kadar olan askeri müfrezeye verilen addır. "Ya geceleyin
yürüyüş demek olan "sery"den veya "nefis şey" demek olan
“seriy"den, yahut müntehab (seçkin) mânâsına olan "iştira" den
geldiği ifade edilen seriyye hakkında Hukuk-ı İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhıyye
Kamusu'nda (III.350) de şu tafsilat vardır: "Seriyyeleri teşkil eden
erler, ekseri geceleri yürüyüp, gündüzleri saklandıkları veya bahadır, güzide
efrad seçildikleri için bu nâmı almışlardır.” Seriyyenin cem'i serayadır.
Askeri birliklerin
sayılarına göre aldıkları isimler şunlardır.
1. Sayı bakımından en
az olan askeri birliğe "ceride” ismi verilir. Özel olarak teşkil edildiği
ve bu haliyle diğer birliklerden tecrid edildiği için bu ismi almıştır.
2. "Seriyye"
elli kişiden dörtyüz kişiye kadar olan birliklerdir.
3. "Ketîbe"
yüz kişiden bin kişiye kadar olan birliklere denir.
4. "Ceyş"
ise, bin kişiden dörtbin kişiye kadar olan askeri birliklere verilen isimdir.
Bu sayıdaki birliklere "el-felik" ve "el-cühfül" isimleri
de verilir.
5. "el-Hamîs"
kelimesi ise, sayıları dörtbinden onikibine kadar olan askerî birlikler için
kullanılır. Asker kelimesi ise, bu birliklerin hepsini içine alır. Ancak Hanefi
uleması "ceyş" ve "seriyye" kelimelerinin hangi askerî
birlikler için kullanıldığı meselesinde ihtilaf etmişlerdir.
Mevzumuzu teşkil eden
bu hadis-i şerifte en hayırlı olan yolculuğun en az dört kişiyle yapılan
yolculuk olduğu ifâde edilmektedir. Bu mevzuda imâm Gazâlî hazretleri şunları
söylüyor: "Yolculuğa çıkan'bir kimse yanından ayrılmayacak bir kimseye
kesinlikle muhtaç olduğu gibi, kafilenin ihtiyaçları için çaba sarfedecek ikinci
bir arkadaşa daha ihtiyacı vardır. Eğer yola üç kişiyle çıkılacak olursa,
kafilenin ihtiyaçlarıyla meşgul olan kimse yalnız kalmaya mahkumdur.
Dolayısıyla kafilenin ihtiyaçları için çaba sarfeden kimse yalnızlığın verdiği
can sıkıntısından kurtulamaz. Eğer yolculardan ikisi kafilenin ihtiyaçları
peşinde koşacak olsa, bu sefer eşyaların başında bekleyen kimse yalnız kalır.
Bu bakımdan yolculuğun sıkıntısız geçmesi için yolcu sayısının en az dört kişi
olması gerekir.[Gazzali, İhya-u Ulumiddîn, II, 252, 253.] Dörtten fazlasına ise
ihtiyaç yoktur.
Evet korkulardan emin
olmak için arkadaşların çokluğuna ihtiyaç vardır. Fakat dört olmaları umûmi
arkadaşlık için değil, hususi arkadaşlık içindir.
Tîbî'nin açıklamasına
göre, bu hadis-i şerifte yolcular için tavsiye edilen sayılarda hâkim olan
dört rakamıdır. Şöyle ki seriyyeler için tavsiye edilen dört yüz sayısı aslında
yüz sayısının dört katı olduğu gibi ordular için tavsiye edilen dört bin sayısı
da bu sayının dört katından ibarettir. Binaenaleyh bu sayıyla işaret edilmek
istenen, bu binanın ayakta durması için dört rükün üzerine oturması gerektiği
gibi, bir askeri birliğin de dört başı mamur bir şekilde takviye ve teçhiz
edilmesinin önemi ve gereğidir.
Yine bu hadis-i şerifte
on iki bin kişiden oluşan bir askeri birliğin az sayılamayacağı, şayet bu
kuvvet mağlub edilecek olursa bu mağlubiyetin, kuvvetin azlığına değil; iyi
teçhiz edilmemiş veya iyi sevk ve idare edilmemiş, ya da gurura düşüp, Allah'a
olan güvenini kaybetmiş olmasına bağlanması gerektiği ifâde buyurulmuştur.
Nitekim Huneyn savaşında müslümanlar on iki bin kişilik kuvvetlerine
güvenmeleri sebebiyle mağlup olmuşlardır. Allah Teâlâ "Andolsun Allah
size birçok yerlerde, Huneyn gününde de yardım etmişti. Hani o gün çokluğunuz
sizi böbürlendirmiş ti. Fakat size hiçbir yarar da sağlamamıştı."[Tevbe
25.] buyurarak bu gerçeği kendilerine bildirdi.
Binaenaleyh, on iki bin
kişilik müslüman bir kuvvet üçe bölünüp dörder bin kişilik kuvvetler halinde
ordusunun kalbine sağ ve sol cenahlarına yerleştirildikten sonra şayet
yenilecek olursa, bu mağlubiyeti, askerin sayıca azlığında değil başka
sebeplerde aramak gerekir.
Ulema bu hadisi delîl
göstererek müslümanların kuvvetleri on iki bine ulaşınca düşman kuvvetlerinin
çokluğu gerekçesiyle cepheyi terketmelerinin haram olduğunu söylemişlerdir.
Kurtubi de ilim adamlarının büyük çoğunluğunun bu görüşte olduklarını ifade
etmiştir.[bk. Azimâbadi, Avn'ül-mabud. VII, 270.]